Kahvenin tarihçesi
Kahvenin anavatanı hala dağlarında doğal olarak kahve çekirdeklerinin yetiştiği eski adıyla Habeşistan günümüz adıyla Etiyopya’dır. İlk keşfinin 575 ve 850 yılları arasında olduğu düşünülen kahvenin mucidinin ise bir çoban olduğu rivayet ediliyor.
Rivayete göre Çoban Kaldi, keçiler otlarken bir ağacın meyvelerini yedikten sonra neşeli olduklarını ve uyumak istemediklerini fark etmiştir. Daha sonra bu ağacın meyvelerini toplamış ve Sufi bir dervişin yanına gitmiş, keçilere olanları anlatmıştır. Sufi derviş dinlediklerinden anlam çıkaramamış ve çekirdekleri ateşe atmıştır. Ateşe düşen çekirdekler güzel kokulu kahve aromasını yaymış ve Kaldi’yle Derviş’e güzel bir içecek hazırlamak için ilham vermiştir. Kavrulan çekirdekleri öğütmüşler ve özlerini suya vermeleri için kaynatmışlardır. İşte kahvenin doğuşunun bu şekilde gerçekleştiğine inanılıyor. Kahve bulunduktan sonra Habeşistan’da sevilmeye başlanmış ve daha sonra yakınındaki Arabistan ve Yemen’e yayılmıştır.
Araplar kahveyi yetiştirmekle kalmamışlar, ticaretine de başlamışlardır. 15.yüzyılda Arabistan yarımadasında popüler olan kahve, ticaretin ulaştığı İran, Mısır, Suriye ve Türkiye’de de yetiştirilmeye başlanmıştır. İyi bir ikram ve sohbet eşlikçisi olan kahve, Ortadoğu ülkelerinde “kahvehane”lerin kurulmasına yol açmıştır.
17.yüzyıla gelindiğinde kâşif Avrupalılar Yakındoğu’da kahvenin tadını ve popüleritesini keşfetmişler ve 1615 yılında yeni içeceği ilk defa Venedik’e getirmişlerdir. Piskoposlar kahveyi kınamışlar ve Şeytan’ın suyu olarak tanımlamışlardır. İçeceğin din dışı olduğunu savunanlar Papa VIII.Clement’ten olaya el atmasını istemişlerdir. Papa içecekle ilgili karar vermeden önce tatmak istemiş ve tadını beğendikten sonra kahvenin içilmesinin günah olmadığına karar vermiştir.
Bu olayın ardından kahve çok hızlı bir şekilde Avrupa’da yayılmış ve Avrupa’nın büyük şehirlerinde kahve evlerinin kurulmasına neden olmuş. Bu mekânlar ise sosyal aktivite ve iletişim merkezleri olmuşlardır. Öyle ki birçok ticaret şirketi ve işletme bu kahvehanelerde doğmuştur. Kahve 17.yüzyıldan sonra eski adıyla NewAmsterdam, İngilizler tarafından değiştirilen ismiyle ise NewYork’a getirilmiştir.
Araplar kahve üretiminde tek el olmak için çok çabalamışlar, fakat Hollandalılar 17.yüzyılda fidan dikmeyi başarmışlardır. Kahve tarlalarını büyüten Hollandalılar kahve ticaretini arttırarak devam ettirmişlerdir. Amsterdam Belediye Başkanı 1714 yılında bir kahve fidanını Fransa Kralı’na hediye vermiş, Fransa Kralı da fidanın Kraliyet Botanik Bahçe’sine dikilmesini emretmiştir. 1723 yılında Fransız deniz subayı Gabriel de Clieu kralın kahve ağacından aldığı tohumları zorlu yolculukların ardından Martinique adasına getirmiş ve burada ekmiştir. Adada kahve fidanları yayılmış ve 50 yıl içinde 18 milyondan fazla kahve ağacı adayı kaplamıştır. Kahve fideleri buradan Karayip Adaları, Orta ve Güney Amerika’ya yayılmıştır.
18.yüzyıl itibariyle birçok ülkenin en büyük geliri, kahve ticaretinden sağlanmakta ve günümüzde kahve, dünyanın en kârlı ihracat ürünlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Afiyetle kalın.
01.08.2018
İLGİLİ ÜRÜNLERİMİZ
-
Çiğ Süt - aysun the sütçü (1lt)
Yıllar yıllar önce evlere güğümlerde gelen, ineklerin yeni sağılmış sütleri kaynatılarak sıcak sıcak içilir, soğurken üstünde biriken...
82,5 TL -
Beyaz Dut Reçeli (450gr) - Elif Candar
Elif Candar'ın tüm katkısız ürünleri Eskitadında.com'da. Reçel yapmak bizim en keyif aldığımız üretimlerden. Meyvelerin seçiminden temizlenmesine, pişirilme tekniklerine...
105,44 TL -
Organik Greyfurt (750-800gr)
Organik pembe greyfurt, kırmızı olana nazaran daha portakala yakın lezzete sahiptir. Likopenden zengindir ve beta karoten içerir....
79 TL
BENZER YAZILAR
-
Faydaları, zararları ve çeşitleri ile çay
Camellia sinensis isimli bitkinin yapraklarından elde edilen ve tarihi bundan beş yüz yıl öncesine dayanan çay, en çok tüketilen sıcak içeceklerin başında gelmektedir. Siyah çay, beyaz çay, yeşil çay, bitki çayları, hangisi daha faydalıdır, zararları var mıdır?
-
Suyun sağlığımız için önemi
Gecenin bir yarısı içimizi kavuran susuzluk hissiyle uyandığımız veya yaz aylarının çekilmez olabilen sıcaklarında bir bardak buz gibi su hayali kurduğumuz zamanları hatırlayalım. İşte o anlarda suyun yaşamımız için ne kadar gerekli olduğunu fark ediyor, değerini anlıyoruz. Öte yandan, bazen susuzluğumuzu gidermek için çayı, kahveyi, meyve suyunu tercih ettiğimiz veya kışın hiç su içmediğimiz de oluyor. Peki aslında suyun sağlığımız için ne kadar vazgeçilmez olduğunu ve yeterli miktarda su tüketmenin bize ne gibi yararları olacağını bilsek o bir bardak suyu hiç içmeden bırakır mıydık?
-
Magnezyum: Dünyadaki en rahatlatıcı mineral
Birçoğumuzun sadece adını bildiği ama vücudumuz için ne kadar önemli olduğunun hiç farkında olmadığı mucizevi bir mineral magnezyum. Peki, tıpta sıkça kullanılan ve sağlıklı bir yaşam için son derece önemli olan magnezyum minerali nasıl bir maddedir, eksikliği nasıl hissedilir ve hangi besinlerden alınabilir?
YORUMLAR